Sunday, November 04, 2012

Fuhş-i cedid


"bundan böyle istanbul servet ile fakr u zaruretin, sefahat ile sefaletin buluştuğu, kaynaştığı bir kentti. öte yandan açlık namus sorununa yol açıyordu. cihan harbi'nde maişetini yitirmiş kadının kurtuluş yolu "bulgurcu"ya metres olmaktı. nitekim, "namusla açlık meselesi"nde hüseyin rahmi'nin dürriye'si bu yolu seçmişti.* savaşla birlikte birçok evde, erkeğin cepheye şevkiyle, maişet değirmeninin suyu kesilmişti. dürriye çoluğu, çocuğu terk etmiş, bulgurcuya kaçmıştı. artık "günah işlemeden" kimsenin karnı doymuyordu. namusla açlık bir türlü bağdaşmıyordu. bundan böyle, hikaye ve roman cephe gerisinde kadının akibetini; çektiği ıstırabı, düştüğü sefaleti; sefahaü, fahişeliği tasvir ediyordu. erkek cephede tehlikeye, acıya maruzdu; cephe gerisinde ise kadını moral felaket bekliyordu. savaşta erkek cephede, kadın kaldırımda kırılıyordu. savaş kadınları cephe gerisi kurbanlarıydı.

ahmed rasim'in deyişle, "eski fuhuş", ya da "fuhş-i atik" çökmüş, yerini "fuhş-i cedid", yani "yeni fuhuş "a bırakmıştı. eskiden birkaç mahalleye sıkışıp kalmış olan bu "içtimaî rezillik" yılan gibi kovuktan kovuğa sokularak evden eve tünel açmış; yeni fuhuşa ortam hazırlamıştı. yeni "rezalet" yerleri açılmış; çoğalmıştı.
muhtelif semdere saldırarak dallı budaklı bir şekil almıştı. bilhassa müslüman kesime sirayet etmişti. islâm "içtimaî terbiyyesi" yaralanmıştı. ahmed rasim, fuhuşun yayılmasını, fuhş-i cedidin ortaya çıkışını cihan harbi'ne bağlıyordu. bu büyük hercümerç sırasında aile erkeği cepheye sevkedilmişti. sefalet, yoksulluk, açlık, kimsesizlik aile kurumunu zorluyordu. aile bağları gevşiyordu. geçim derdi osmanlı kadınını sokağa itiyordu. fuhuş aile yuvasına giriyor; dört bir yana saldırıyordu. ahmed rasim'in deyişiyle birkaç yılda "görenek" olup çıkmıştı. istanbul'un müslüman ahalisi bir "gayya-i müsibet"e doğru yuvarlanıp gitmekteydi. payitaht birçok servetini gayr-ı meşru kaynaklara tahsis edip sarf ederken öte yanda "zaruret-i hayat "in kurbanları sürekli artmakta, çoğalmaktaydı. ahlâk çöküşünün ülkenin toplumsal bünyesi üzerinde yaptığı en tahripkâr tesir fuhuş sorunuydu."

(zafer toprak, ittihad- terakki ve cihan harbi, 2003, 194)

No comments: